HABER MERKEZİ- 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü vesilesiyle bir açıklama yapan Yeni Demokrat Kadın (YDK) tüm kadınları, erkek egemen sisteme karşı sokaklara, meydanlara çağırdı. YDK’nın açıklaması şu şekilde;
“8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü can bedeli yaratan, kadınlara ve işçi sınıfına şanlı bir miras bırakan, öncülüğünü kadın işçilerin yaptığı 40 bin tekstil işçisinin başlattığı direniş yolumuzu aydınlatmaya devam ediyor. 162 yıl önce ABD’nin New York eyaletinde bir dokuma fabrikasında çalışan kadın işçiler, ağır çalışma koşulları ve sefalet ücretine karşı isyanın kıvılcımı oldular. Greve çıkan 40 bin tekstil işçisinin direnişi egemenlerin azgın saldırılarıyla durdurulmaya çalışıldı. Bu direnişte işçiler fabrikalara kilitlenmiş ve çoğu kadın 129 işçi yakılarak katledilmiştir. Bundan tam olarak 162 yıl önce 129 dokuma işçisinin yaktığı meşale yolumuzu aydınlatmaya, isyan olup büyümeye devam ediyor.
8 MART’I YARATANLARDAN ALDIĞIMIZ GÜÇLE MÜCADELEYE, ÖRGÜTLENMEYE!
İçinden geçtiğimiz süreç egemenlerin ekonomik, siyasi, askeri krizinin derinleştiği bir dönemi ifade etmektedir. Bu süreçte her türlü kazanılmış hakkın gaspına yönelik saldırılar boyutlandırılırken cinsiyetçi politikalarla kadınların yaşam alanları erkek egemen sitemin bekasına uygun hale getirilmeye çalışılıyor. Söz konusu bu saldırıların ana hedeflerinden birisi de her dönem olduğu gibi bugün de kadınlardır. Kadın düşmanı erkek egemen sistemin sahipleri ürettiği tüm politikalarında kadın kimliğine yönelik saldırgan tutumunu ortaya koyuyor. Özellikle kriz dönemlerinde kadına yönelik saldırıların boyutu ve derinliği genişlemektedir. Yaşanan krizin faturası en çok da biz kadınlara kesilmeye çalışılmaktadır. Üretim alanlarından koparılmaya çalışılan kadınlar esnek, kuralsız, güvencesiz çalışma koşullarına mahkûm edilmeye çalışılmakta, ev içine kadar indirilen esnek çalışma modelleri tek seçenek olarak sunulmaktadır. Kadın emeğinin değersizleştirilmesi ucuz iş gücü olarak sisteme yedeklenmeye çalışılması temel mücadele alanı olma güncelliğini korumaktadır. Ekonomik kriz, devletin en küçük birimlerini oluşturan ataerkil ilişkilerin yeniden harmanlanmasını sağlayacak ortamı besliyor. Doğal olarak bugün geldiğimiz noktada derinleştirilen ataerkil politikalar kadınların yaşamını kâr odaklı esir alıyor.
Seçimlerden hemen sonra ekonomik krizin kendini daha da yakıcı bir şekilde göstereceği tüm çıplaklığı ile gözler önünde durmaktadır. Pahalılık ve yoksullukla boğuşan halkın boğazına bir düğüm daha ekleyeceği ortadadır. Ve burada kadınlara düşen pay en ağırıdır. Tam da bu noktada krizin faturasını ödeyen değil, krizin sahiplerinin korkusunu büyüten olacağız. Örgütlenecek, kadın dayanışmasını büyütmek için proleter devrimci kadının kurtuluş şiarını yaşamın her alanına yayacağız. Fiili-meşru zeminde militan çizgide sokaklarda, meydanlarda olacağız.
SEBAT ETMİYORUZ, İSYAN EDİYORUZ!
Egemenlerin kadına dair hemen her söylemi düşmanlıklarını ve bizlerin özgürleşmesinden-örgütlenmesinden ne denli korktuklarını gözler önüne sermektedir. Özellikle kadınlara biçtikleri rollerin dışına çıktığımızda, zincirlerimizden kurtulduğumuzda bu saldırılar daha da boyutlanmaktadır.
Erkek egemen devletin bu saldırısını son olarak; 16 Şubat’ta Sakarya Caddesi’nde tutsaklar için yapılan eylemde gördük. Şule Çet davasında erkek egemen yargının niteliği bir kez daha ortalığa saçıldı. Devletin bu gerçekliğini/niteliğini hapishanelerde bulunan siyasi tutsaklara yönelik gerçekleştirdiği işkencelerden, gözaltına alınan kadınlara dayatılan çıplak arama vd. uygulamalardan mahkemelerde taciz-tecavüzcüleri “iyi hal” uygulaması ile beraat ettirmesinden ya da ödül gibi cezalar vermesinden tanıyoruz.
Özetle dalga dalga gelen bu saldırılar biz kadınlara; egemenlerin her söyleminde vurguladığı “evinin kadını” olmayıp, onların çizdiği sınırları kabul etmeyip isyanı kuşanan ve yayan kadınlar olma zorunluluğunu ortaya koyuyor. Emeğimize, kimliğimize, bedenimize yönelik her türlü saldırının karşılığı daha güçlü örgütlenme, daha yetkin mücadele, daha militan direniş çizgisi olmalıdır/olacaktır.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kadınların can bedeli, bin bir emek ve bedel ödemesi ile inşa edilmiştir. Bugün gelinen aşamada, tüm dünyada “şölenler” halinde kutlanan 8 Mart Türkiye’de yasakçı, baskı politikalarıyla güçten düşürülmeye çalışılmakta. Sokaklardan bizlerden soyutlanmaya, direngenliğimizden korunmaya çalışılmaktadır. Sokak korkusunu gizleyemeyen Erkek egemen sistem kadınların bir araya gelmesinden ne denli kaygılandığını, kadınların örgütlenmesi ile sonunun hızlanacağı gerçekliğinin farkında olduğunu da gizleyememektedir. Bu korkuyu daha fazla büyütmeliyiz. İçinden geçtiğimiz süreç yeni demokrasi mücadelesinde, altınçağ yolculuğunda bizlere çok büyük sorumluluklar yüklemektedir. Bu sorumluluk ve bilinçle hareket ederek, geçmişten edindiğimiz deneyimlerimizle bugünü örgütleyelim.
8 MART’TA ALANLARA, SOKAKLARA!
Fabrikada, tarlada, amfide, evde, sokakta bulunduğumuz her alanda bize biçilen toplumsal cinsiyet rollerini reddederek mücadeleye atılmalıyız. Tacize, tecavüz ve her türlü şiddete karşı kadın dayanışmasını yükseltmeli, “vardık, varız, var olacağız” şiarımızı daha örgütlü ve gür haykırmalıyız.
Bizler direnişin özneleriyiz. İşten atılan Flormar işçileri, Kobane’de Arin Mirkan, direnişte Meral Yakar, çıplak bedenimizle Ekin Wan, katledilen Şule Çet, Dersim’de Nergiz, her baharda Çiğdemiz zemheride Barbara, Karadeniz’de Ayfer, Beş kızıl karanfil-beş kızıl ok, Ekin, Zilan, Özlemiz… 8 Mart’ın kızıllığını kuşanan kadınlarız.
8 Mart’ta alanları dolduralım, bizleri tüm alanlarda tutsak almaya çalışan erkek egemen burjuva-feodal sisteme karşı sokaklar bizimdir diye haykıralım. Buradan çağrımız-çığlığımız tüm kadınlara, korku duvarlarını yükseltmek için alanlarda birleşelim!
Vardık, Varız, Var Olacağız!
Jin, Jiyan, Azadi
Yaşasın Kadın Dayanışması!
YENİ DEMOKRAT KADIN (YDK)”