Egemen sınıfların içinde bulundukları yönetim krizlerinin büyümesine paralel her türlü toplumsal gelişme ve harekete dair dillerinden düşürmedikleri “beka sorunu var” söylemi söz konusu kadının toplumsal konumu ve hakları olduğunda daha da şiddetleniyor. Erkek egemen faşist sistemin bekası için devletin üretim araçlarından, ideolojik aygıtlarına kadar hepsi devreye sokularak kadının bedenine, emeğine, kimliğine saldırılıyor. Kadın, daha fazla eve, aileye ve evin dört duvarına hapsediliyor, kazanılmış hakları tek tek gasp ediliyor.
Kadının toplumsal konumunu aile, ev kadınlığı ve ücretsiz ucuz işgücü olmakla sınırlayan AKP ve temsil ettiği muhafazakar faşist kliğin iktidara gelmesinden bu yana geçen 17 yıllık süre içerisinde kadına yönelik şiddet, cinsel saldırılar ve kazanılmış hakların gaspının daha da arttığı, “artan istihdam” iddialarının aksine kadının daha fazla eve, aileye hapsedildiğini, çocuk evliliklerini artırmak ve boşanmaların önüne geçebilmek için bir dizi düzenlemeler yapıldığını, yeni yeni saldırıların da yolda olduğunu biliyoruz.
Bu saldırılardan biri de halen taslak halinde olan ve son günlerde daha fazla gündeme gelen boşanan kadının mağdur olmaması için erkek tarafından ödenen nafaka hakkı oldu. Hatırlanacağı üzere 2018’de başlayan “nafaka kaldırılsın” tartışmaları Haziran seçimlerinden sonra 3 Ağustos 2018’de Cumhurbaşkanlığı tarafından açıklanan 100 günlük eylem planının içerisinde “nafaka sorunu bitecek” biçiminde bir madde ile resmi düzleme taşındı. Bu tartışmalar 2018’in son aylarında ise “nafaka sisteminin adil bir hale getirilmesi” gerekçesiyle Aile, Çalışma ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Adalet Bakanlığı tarafından düzenlenen “Gündem buluşmaları: Nafaka sistemi” programı ile devam ettirildi. Bu toplantıda konuşan Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, “süresiz nafakanın” esnetilmesi için harekete geçildiğini açıkladı. Sosyal medyadan TV programlarındaki tartışmalara kadar “bir grup erkek” tarafından süresiz nafakanın boşanan erkeği nasıl ‘mağdur ettiği’, nafakanın boşanmaları artırdığı, kadınların nafaka için boşandığı, 2 milyon nafaka mağduru olduğu gibi manipülatif haberler yapıldı ve tartışmalar yürütüldü. Daha yakın zamanda MHP’ye yakınlığıyla bilinen Ortadoğu Gazetesi’nde “31 Mart yerel seçiminde 100 bin kişinin nafaka ödemediği için tutuklanma korkusuyla sandığa gitmediği” yönünde haberler yapıldı. Akit Gazetesi ise “erkeğin rızasız ödediği nafakanın haram olduğu”nu iddia eden bir haber yayınladı.
Bununla toplumda kadın ve nafaka uygulamasına dair olumsuz bir algı oluşturulmaya çalışıldı, çalışılıyor. Oysa yapılan tartışmaların ve ortaya atılan iddiaların somut bir dayanağı da bulunmuyordu. Tam tersine toplumda mahkeme kararıyla kadına nafaka bağlanmış olsa bile bir çoğunun bağlanan nafakayı alamadığını yani nafaka ödenmeyerek kadınların mağdur edildiğini biliyoruz. Buradaki manipülatif haberlerle amaçlanan toplumun yönlendirilmesi ve kadın aleyhine yapacakları nafaka düzenlemesine başta kadın örgütleri olmak üzere toplumun çeşitli kesimlerinden gelebilecek tepkilerin törpülenmesidir. Yani toplum ve kadınlar yapılacak saldırıya önceden hazırlanmaktadır.
Kadınların kazanılmış en temel haklarından biri olan nafaka uygulamasına baktığımızda, Medeni Kanun’un 175. maddesinde düzenlendiği ve sadece kadına yönelik olarak uygulanmadığını, boşanan çiftlerden mağdur olana uygulanan bir hak olduğunu görüyoruz. Nafaka uygulamasının kadınlarla birlikte anılıyor, kadının kazanılmış bir hakkı olarak görünmesinin nedeni ise yaşanan boşanmalarda mağdur olanın genelde kadınlar olmasından kaynaklıdır.
Burjuva-feodal ataerkil toplumumuzda ikinci cins görülen kadının dünyası özellikle de evlendikten sonra ev, aile, çocuk, yaşlı bakımı ve ücretsiz ev içi emeğin içine sıkıştırıldığı, kadının özgüveni törpülendiği, parçalandığı, kendi ayakları üzerinde durması vb. erkekler tarafından engellendiği için boşanmalarda da esas mağdur olan taraf kadın olmaktadır.
Bu saldırıyla erkek egemen gerici sistem tarafından, bir taraftan boşanmaların önüne geçilmeye çalışılıp kadın bağımlı ve mutsuz olduğu evliliklere mahkum edilmek istenirken diğer taraftan da kadın boşandığında kendi ayakları üzerinde durana kadar geçmiş emeğinden, zamanından, geleceğinden çalınan haklarıyla desteklenmesi engellenmeye çalışılmaktadır. Kadının evliyken kendi ayakları üzerinde durmasına ket vurulurken boşandığında da ayağa kalkamaması, sürekli erkeğe bağımlı kalması istenmektedir. Kadının erkeğe bağımlılığı erkek sisteminde yeniden üretilmektedir.
Ancak biz kadınlar, kadının en temel haklarından olan nafaka hakkının gaspına karşı mücadeleyi elden bırakmayacağımız gibi örgütlü karşı koyuşumuzla kadının erkek egemen sisteme prangalanmasına da kadının ev, aile, çocuk ve ücretsiz emeğinin sömürüsü sarmalına hapsedilmesine de izin vermeyeceğiz. Geleceğimizden de özgürlüğümüzden de vazgeçmeyecek yaşamı, geleceği yeniden yeniden üreterek var olacak ve geleceği inşa edeceğiz. Çünkü bu mücadele bizim…
*Bu yazı Yeni Demokrasi Gazetesi’nin 11 Nisan tarihli 33. sayısından alınmıştır.