HABER MERKEZİ- Elimize ulaşan bu açıklamayı haber değeri olduğundan ve devrimci dayanışma prensipleri ile okuyucularımızla paylaşıyoruz.
“Bu yazının gecikmesinden dolayı öncelikle mağdur Yeni Kadın üyesi arkadaşımızdan, tüm Linz Yeni Kadın üyelerinden ve bizi Avusturya iradesi olarak seçmiş olan tüm Avusturya Yeni Kadın üyelerinden ve elbetteki konuya ilgili Kamoyundan, özür dileriz.
ATİGF bünyesinde faaliyet yürüten Umut Kültür Merkezinin, 22.10.2017 tarihinde gerçekleştirdiği 1. Olağanüstü Genel Kurulu’nda gelişen gerginlik ve kavga olayında maalesef bir Yeni Kadın Avusturya üyemiz ŞİDDETE MARUZ KALMIŞTIR. Şiddetin nasıl geliştiği ile ilgili düşüncemizi burada şimdilik paylaşmayı doğru bulmuyoruz, fakat gerektiğinde de açıklamaya hazırız. Şiddeti ortaya çıkaran faktörler ve nasıl vuku bulduğuna ilişkin yaptığımız soruşturma bizi net bir kanıya vardırmıştır. Ancak konunun sapmaması için burada meseleye girmeyeceğiz.
Bizler olaydan aynı gün haberdar olduğumuzda başta mağdur olan arkadaşımız olmak üzere tüm üyelerimiz ile irtibata geçmiş ve ardından olayı yerinde araştırmak ve yüz yüze şahitlerle görüşebilmek için 26.10.2017 tarihinde Linz bölgesine bir ÜKK üyemiz giderek, ardından bir ‘’Kadına yönelik ‘erk’ şiddetini kınayan’’ bir yazı kaleme aldık. Yazımızı aynı gün MYK’mızın da olaya müdahil olduğunu tesadüfen öğrendiğimiz için yayınlamayıp beklemeyi doğru bulduk. MYK’nın bu olayla ilgili kendi içinde görev dağılımı yapmasının mümkün olabileceğini, fakat işleyiş gereği ilk muhatabın ülkenin seçilmiş iradesi olduğunu ve MYK’nın kendini direk muhatap görmesi halinde de var olan ülke organını bilgilendirmek ve bu araştırmayı birlikte örgütlemesinin doğru olacağı eleştirisinide yaparak sürece dahil olup (ÜKK kendi ülkesinde gelişen bir olaya müdahalede yetersiz kalırsa ve/veya usülsüzlük varsa bir üst organına başvurmakla mükelleftir ve böyle bir durum sözkonusu olmamasına rağmen), sonuçta MYK dan sorumlu bir arkadaş ve Avusturya ÜKK’sından bir arkadaşın da katılımı ile üç kişi olarak mağdur arkadaşımızın yanına gitmeyi 01.11.2017 tarihi olarak kararlaştırdık. Fakat o gün geldiğinde maalesef üzüntüyle ATİK sitesinde bir yalan beyannamesi yayınlandı. Bu açıklamadan sonra, bu araştırmayı MYK’nın artık yapmasının gerekli olmadığını MYK’ya ilettik. Fakat MYK bu yazının onları bağlamadığını, imzanın onlara aiit olmadığını söyledi ve biz yine yapıcı bir tutum alarak bu şartlar altında da soruşturmaya katılmaya karar verdik. Yaklaşık iki saatlik bir soruşturmadan sonra MYK dan sorumlu arkadaş raporunu MYK ya sunacağını ve MYK nın karar vereceğini söyledi. ÜKK olarak konuyla ilgili tavrımızın net olduğunu ve bir an önce gecikmeden tavrımızı çıkarmak istediğimizi belirterek fazla gecikmemelerini rica ettik. Aradan birkaç gün sonra ATİK eşbaşkanı olan ve aynı zamanda Yeni kadın Başkanı da olan arkadaşımızın MYK adına birkez daha geleceğini öğrendik ve 09.11.2017 tarihi için bir kez daha mağdur arkadaşımızla görüşmeye gidildi. Bunun ardından MYK yürüttüğü iki soruşturmaya rağmen (bizim tavır yazımızı istedi fakat değişiklik önerilerinin olduğu ve taslak bitmediği için istenen tarihte gönderemedik) henüz şiddet var mıydı yok muydu noktasında dahi bir sonuca varmış değildi; bu yazıyı kaleme aldığımız ana kadarda bir tavırdan haberdar değiliz. Dostlar, bu yazdıklarımızla sizlere kısaca gecikme sebebimizi anlatmaya çalıştık, bunu yapılan görüşmelerdeki konuşmalardan bağımsız olarak aktardık.
Şimdi, başta şunu net belirtelim; bizler Avusturya Yeni Kadın olarak kadına yönelik şiddetin, özelliklede ‘erk’ şiddetinin her türlüsünü, özellikle kasten kadın kimliğine yönelen şiddeti kimden geldiğine bakmaksızın kınıyoruz ve bunu yapanlara, kamuoyu nezdinde, karşılaştığımız her alanda tavır alacağımızı belirtiyoruz. Linz Umut Kültür Merkezi’nde de yaşanan ortam “erkek egemen” anlayışın iktidar, kendini ispatlama, egemenlik biçimini gösterme dürtüsünü harekete geçirmiş ve sonuc olarak da genellikle kendince “zayıf olandan” başlayan anlık tepki, şiddet ve onun her türlü türeviyle ortaya çıkarak bir arkadaşımız‚ erk’in şiddetine maruz kalmıştır.
‘’…..’’ şahsın yaptığı saldırı, mağdur olan kadın arkadaşımızın anlatımı ile şöyledir: ’’Tam arkamda oturuyordu, önce ayağa kalkıp devrimcilere ağıza alınmayacak küfürler savurdu, ortalık gerildi, birileri de ona cevap vermeye çalışırken tam o sırada o kişinin iki elini şiddetle sırtıma vurduğunu ve beni şiddetle ileriye doğru itelediğini his ettim bu hamlenin hemen ardından altımdaki sandalyeyi çekti ve ben yere düştüm. Ben yerdeyken başımda kargaşa çoktu, eşim beni yerden kaldırdığında omzumda şiddetli ağrı hissediyordum. O gün doktora gitmedim, fakat ağrıdan yatamadığım için sabah mecbur kaldım ve doktora gidip merdivenlerden düştüğümü söyledim, doktorun tehşisi omuz küreklerimin arasında ezikliğin (Prellung) olduğu idi. Ağrılarım 10 gün kadar sürdü. Fakat piskolojim hala bozuk, olay yerinde bulunan 10 yaşındaki çocuğumun bu olaydan negatif etkilenmiş olması ise benim için ayrı bir üzüntü. Omuzumdaki hasarın iterken mi, düşerken mi, o kargaşada ben yerdeyken mi olup olmadığını net söyleyemem, fakat benim bu duruma gelmeme sebep olanın o şahıs olduğunu çok net söyleyebilirim, bu nedenle suçludur ve hak ettiğini çekmeli!’’ dir demekte. Doğal olarak da üyesi olduğu kadın örgütlülüğünden sahiplenilmeyi bekliyor. Biz de Yeni Kadın Avusturya ÜKK’sı olarak mağdur arkadaşla, olay yerinde olan diğer üyelerimizle, orada bulunan ATİK’e bağlı kurum temsilcileri ile ve o gün orada bulunan başka DKÖ’lerden gelen gözlemcileri ile de görüşmeler yaptıkdan sonra sözkonusu kadın arkadaşımızın mağduriyeti ve buna sebep olanın ‘’…..’’ şahıs olduğu noktasında netiz.
Aynı zamanda ATİK’in bir bileşeni olan Yeni Kadın’ın Avusturya örgütlülüğü olarak, ATİK’in resmi internet sayfasında çıkan her yazının da ATİK konseyini bağladığı ve böyleliklede ATİK Eşbaşkanı olan ve aynı zamanda Yeni Kadın MYK başkanı olduğu içinde YENİ Kadın’ı da dolaylı bağladığı için kafamızda oluşan şu soruyu sormak istiyoruz; „MAĞDUR biz, EDEBİYATI’nı yapan siz?’’ Yeni Kadın MYK’sının kendini muhatap gördüğü ve sözkonusu olan konuyu araştırmaya gideceği bir günde, ATİK internet sayfasında “Devrimci ve Demokratik Kamoyuna Duyuru“ (https://www.atik-online.net/blog/devrimci-ve-demokratik-kamuoyuna-duyuru.html) başlığı altında yayınlanan ve imza olarak “Linz Umut Kültür Merkezi 17. Dönem Yönetim Kurulu Çoğunluk Üyeleri! Linz Umut Kültür Merkezi bir kısım dernek üyeleri!“ şeklinde bir ibare taşıyan yazıda kadın arkadaşımıza yönelik şiddetle ilgili bölümde “…Kadın arkadaşın eşiyle yaptığımız görüşme sonucu, arbede esnasında yere düşmüş ve bu esnada zarar görmüş olma ihtimalinin daha objektif olduğunu söylemiştir…“ diyerek ve bunun yanı sıra yalan beyanlarla dolu olan (ayrıca yazıda idda edilen ‚zorla‘ imza alınmaya çalışıldığı, Perg Pır Sultan Alevi Derneği’nin kadın olan başkanının da bunun böyle olmadığının beyanı, bizde de belgeli olarak bulunan açıklaması sanal alemde de yayınlanmıştır) fakat bu yazıda bunlara daha fazla değinmeyi yerli yerinde görmediğimiz ibret makalesinin sonuna da „Yaşasın ATİK, YDG,Yeni Kadın“ sloganı atılarak imzalanmış ve siteye gönderilerek yayınlanmıştır, yani Konsey’in organik olarak da içinde olduğu AHM biriminin onayını alarak ATİK’in resmi(!) yayın kanalında yayınlanmıştır. Herkesinde anlayacağı gibi Konsey (Yeni Kadın ve YDG’nin de temsil edildiği) bu yazıyı kendi adına onaylayarak ve sorgulamaksızın doğruluğuna inanarak yayınlamış ve haliyle bu konuda taraf olacak şekilde bir duruş sergilemiştir. İlgili yazıda erkek egemen zihniyet şiddet olayına yaklaşımda zihniyetini açık eden bir yaklaşımda sergilemiştir. Şiddet meselesine “oldukça duyarlı olduğunu” her platformda dile getiren ATİK eş Başkanı ve Yeni Kadın MYK başkanının bu yazıyı sorumluluğu altındaki sitede yayınlatması bizim için hem hayal kırıklığı hemde kadın sorununu kendi dar örgütsel çıkarlarına nasıl kurban ettiğini göstermesi açısından ibretliktir. Zira var olan şiddet olayına dair “hayır yoktur” diye ispat arayan açıklama ve zihniyeti kadını yok sayarak amiyane tabirle “kocasına” sorduğunu ifade etmektedir. Bu bakış açısı erkek egemen anlayışın “sahibine sorduk” yaklaşımının tipik bir ürünüdür. Tepeden tırnağa “erk” anlayışının kristalize olmuş halidir. Yalan, manüplasyon, provakasyon içerikli bu açıklama aynı zamanda “erkek egemen anlayışın” tipik bir ürünüdür. İbretlik olan ise ATİK’in bunu yayınlamasıdır. Yeni Kadının bu açıklamaya sessiz kalmasıdır.
Şimdi sormak istiyoruz:
ATİK’in bir bileşeninin (Yeni Kadın) kendini kadına yönelik şiddet noktasında muhatap gördüğü ve henüz bu konu hakkında ki soruşturmayı bitirip sonuçlandırmadığı bir durumda, bölgeden gelen ve çok iddalı imzalar taşıyan, fakat gerçekte sayısı 4 kişiyi geçmeyen, içerik olarak da şiddetin olmadığını iddia eden ve bu iddiayı bir “erk”in ağzından yapan, mağdur kadın arkadaşımız veya diğer Yeni kadın üyelerimiz ile dahi görüşüp konuşmaya bile tennezül etmeyen bu eril, dar grupçu anlayış ve yaklaşımı nereye koyacağız? Üstelik mağdur arkadaşımızın eşiyle yaptığı bir telefon görüşmesini makaslayarak yazıda kullanıp, olayı somut gerçekliğinden bilinçli bir şekilde kopardığını belirtmeyi de unutmayalım. Ancak esas mesele eril ve erkek egemen zihniyetin bu referans gösterme anlayışı ve yaklaşımıdır. Bunun altını çizmek istiyoruz. İddia edilen zaten omuzdaki ezilmenin failinin ‚‚…..‘‘ şahıs olduğundan ziyade, çünkü orası meçhul, bu olayın olmasına sebebiyet verenin olmasıdır. Yapılan telefon görüşmesindeki ifadede bu temkinlilikle söylenmiştir. Neden bu kadar iddialı yazıyoruz, çünkü biz ilkesel olarak yaptığımız soruşturmaları kayıt altına alıyoruz ki sonrasında zan altında kalmayalım. Mağdurun eşi de yapılan soruşturmada kimin aradığını ve ne konuştuklarını soruşturmamızda ifade etmiştir.
Devamında; ATİK için bu yazı hangi haber niteliğini taşıyorduki kendi bileşeni olan Federasyon Yönetim Kurulu’na veya o federasyona bağlı olan ve dolaylı olarak ATİK’e bağlı olan Linz Dernek Yönetim Kurulu’na “bu iddiaların aslı astarı nedir” diye sormadan, alandan gelen birkaç üyenin iddialarını sorgusuz sualsiz yayınladı? Bu herhangi bir kurumun içindeki yaşanan bir olayın haberi değildi ki (kaldı ki öyle olsa bile bunun yayınlanmasının ne kadar etik olduğu da tartışma konusudur) bunu böyle yayınlama gereği duydu? Kendini bağlamayan kurumlar altına “Yaşasın ATİK, YDG, Yeni Kadın” sloganı da atmazdı zaten, sembolik olarak dayanışma içermediği müddetçe tabi.
Peki ATİK bunu yayınladıkdan sonra kendine bağlı kurumlar Avusturya Federasyonu ATİGF veya Yeni Kadın MYK’sının ya da Yeni Kadın Avusturya Ülke Komitesi’nin yaptıkları soruşturma sonucunda “evet şiddet vardı” dediklerinde ne yapacaklar? Özeleştiri verecekler mi? Ya da tersi bir soru, tüm ülkenin iradesini almış olan organların yazılarına da aynı “ifade özgürlüğünü” tanıyacaklar mı? Yoksa o zaman demokratik merkeziyetçilk ilkesine bağlı olan bir DKÖ olduğunun hatırlatmasının arkasına mı sığınacaklar, diğer yandan işine gelene sınırsız demokrasi uygulamaya devam ederek?
Başka alanlarda yaşanan ayrışımlardan kaynaklı ve nihayetinde saflaşmaların hemen hemen netleştiği bir ortamın etkilerini yaşadığımız açık. Fakat burada Yeni Kadın MYK’sına sormak istiyoruz? Biz sizin bileşeniniz ve ülke temsilciliğiniz değilmiyiz? Kendi ülkemizde bize bağlı bir Yeni Kadın üyesinin (ki tüzük gereği MYK’ya bağlı birey üyeliği mümkün değil) maruz kaldığı şiddet noktasındaki yaptığımız araştırmaya ve çıkardığımız sonuca bu kadar güvensiz kalıp, iki kere gelme gereği duymanıza rağmen henüz şiddet var mı yok mu noktasında neden netleşemediniz? Acaba bunun arkasında farklı, küçük grup, çıkarları mı yatmakta? Maalesef böyle düşünmeliyiz çünkü görevlendirdiğiniz ve 01.11.2017 tarihli soruşturmaya MYK adına gelen arkadaşımız mağdur ve olay yerinde olan diğer Yeni Kadın üyeleri ile görüşmeden önce ATİK sitesinde aynı tarihli çıkan yazının imzacıları ve ‘zanlı’ ile görüşmüş, düşüncelerini alarak gelmişti, hatta üçüncü ağızlardan ifadeler de dahil. Yeni Kadın ne zamandan beri kendi üyesi olmasının dışında, mağdur olan kadından önce, her ne gerekçe ile olursa olsun, zanlıyla görüşüp gelir?
Bu yaklaşım ve anlayış ile Yeni Kadın geniş kadın yığınlarının örgütü olma iddasının neresinde? Biz sadece kendimiz gibi düşünen kadınların mı savunucusu ve sahiplenicisi olacağız? Farklı örgüt, yapı veya ideolojiye sempati duyan kadınları hep dışında mı tutacağız? Daha da önemlisi kendine yakın kişilerden gelen provakasyon, şiddet ve her türlü türevinin üstünü örtmek için kırk dereden su mu getireceğiz? Bu noktada net söyleyelim ki, biz Yeni Kadın Avusturya olarak kesinlikle geniş ezilen kadın yığınlarının örgütü olma iddiamızdan vazgeçmeyeceğiz ve ulaşabildiğimiz, örgütleyebildiğimiz tüm kadınlara, farklılıklardan kaynaklı garez gütmeksizin, kendi kadın örgütümüzün doğrularını kavratmaya çalışacağız.
Sonuç olarak, Linz Umut Kültür Merkezi olağanüstü genel kurulunda yaşanan olayda ve devamında gelen Yeni Kadın MYK’sının soruşturma sürecinde iki nokta açığa çıkmıştır;
Birincisi, bizim yaptığımız soruşturma hariç merkezimizin iki soruşturma yapma gereği duymasını, bir kadın örgütü olarak bize karşı merkezimizden duyulan güvensizlik (ki güvensiz birlikte yaşanamaz) olarak görüyoruz. Uzun süredir ATİK dışındaki bir örgütte (açık diyelim; Partizan) yaşanan hizipçi, grupçu yaklaşımın Kadına Şiddet iddiasıyla gerçekleşen bir soruşturmada bizzat Yeni Kadın MYK’sı tarafında bir kez daha hayata geçtiğine tanık olduk. Soruşturma biçimi, yöntemi, ATİK sitesinin yayınladığı yazı dar grupçu hesapların yönettiği, şekillenlendirdiği tutum ve davranışların ispatıdır. Ülke Kadın Komitesine (ÜKK) güvenmeyen bir Yeni Kadın MYK’sı, Federasyon ve derneğini yok sayan bir ATİK konseyi gerçekliği bu vesileyle apaçık ortaya çıkmıştır.
İkincisi, biz her ne kadar katılmasak dahi YENİ Kadının kendi tüzüğüne 2017 kongresinde eklenen sırf ‘kadın beyanı esastır, aksini ispatlamak erkeğe mahsustur’ maddesi bizzat bunun en ateşli savunucuları tarafında adeta yok sayılmaktadır. Önce zanlı ile görüşme yapan bir Yeni Kadın MYK’sı ve ‘şiddet yoktur’ anlamı çıkan yazının ATİK sitesinde yayınlanması bile mağdur olan, şiddete maruz kalmış arkadaşımızda ‘güvenilmezlik’ duygusu yaratılmasına neden olmuştur. Bu yaklaşım ve tutum ortaya çıkan gerçekliği karartmıştır. Ancak daha da önemlisi “Kadın beyanı esastır” tüzük ilkesi bu olayda, “arkadaşlarını aklama mücadelesi” esastır biçimine dönüşmüştür.
ATİK sitesinde çıkan yazının Yeni Kadın MYK’sını bağlamadığı iddiasını kabul etmiyoruz. Çünkü bu yazı yayınlandığı anda kurumu temsil eden bir yayın platformunda, bu yaklaşım ATİK’in düşüncesi ve dolaysıyla da bizzat ATİK Konsey’inde katılımcı ile temsil edilen ve hatta eşbaşkanlığı olan Yeni Kadın MYK’sının düşüncesidir (öyle olmasa o yazı siteden çıkarma yetkisi kullanılarak kaldırılırdı). Her ne kadar Yeni Kadın MYK’sının soruşturma sonucu ortaya çıkan tutumunu bilmesek dahi bu uzun süreden sonra alacağı kararın “dostlar alışverişte görsün” misali olacağından ötesi olmayacağı açıktır. Çünkü soruşturma sürecinin kendisi aynı zamanda kadına şiddet meselesinde ve kadın mücadelesi karşısında suç niteliği taşımaktadır. Yeni Kadın MYK adeta bu süreçte yeni bir mağduriyet yaratacak bir yöntem ve usul izlemiş, erk şiddetine meşruluk sağlayacak bir arayışa girmiştir. Ortada kadın arkadaşın maruz kaldığı şiddet ve yaşanan bir olgu söz konusudur. Bunun üstünü örtmeye çalışan, “şiddetin” kendi grubundan gelmesinden dolayı mağduru değil provakasyona zemin sunanı, zanlıyı ve dar örgütsel çıkarını korumaya çalışan bir soruşturma ve tutum ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla ATİK konseyini, onun bağlaşığı olan Yeni Kadın MYK’yı başta mağdur olan arkadaşımız olmak üzere Avusturya Yeni Kadın’a özeleştiri vermeye çağırıyoruz.
Kasım 2017
Avusturya Yeni Kadın
Ülke Kadınlar Komitesi