HABER MERKEZİ- Yeni Demokrat Kadın, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü vesilesiyle “Şiddete Karşı; İşyerinde, Okulda, Sokakta, Meydanda Cüreti Kuşanalım, İsyana Duralım!” başlıklı duyuruyla 25 Kasım’da alanlara çağrı yaptı.
YDK tarafından yayınlanan duyurunun tam metni şu şekilde:
“İnsan hakları ve demokrasi mücadelesi yürüten Maria, Minerva, Patria Mirabel kardeşler 1960’ta faşist Dominik Cumhuriyeti diktatörlüğünce önce “terörist” ilan edilip daha sonra doğrudan hedef gösterilerek askerler tarafından cinsel saldırıya uğramış ve katledilmişlerdi. 59. Yılında Mirabel Kardeşler şahsında kadına yönelik şiddete karşı gelişen mücadele ise bugün sisteme karşı öfke biriktirerek, büyüyerek sürmektedir.
‘KADINLAR KATLEDİLMEYE DEVAM EDİYOR’
25 Kasım: Kadınlar için politik içeriği ve tarihsel önemi bakımından sesimizin ve öfkemizin biriktiği tarihi eşikler içerisinde daha yüksek bir boyut kazanarak tüm dünyada kadınların sokaklarda isyana durduğu mücadele günümüzdür. Faşist diktatör Trujillo Dominik Cumhuriyeti’nde ülkenin en büyük iki sorunundan birini “Mirabel Kardeşler” olarak göstermişti ve demokrasi mücadelesinin öncülerinden olan, “kelebekler” olarak anılan Mirabel Kardeşler’i katletmişti. Bugün de özgürlük, demokrasi, eşitlik talep eden kadınlar baskı ve zulüm görmeye, katliam ve kıyıma uğratılmaya devam ediyor.
Yaşamın tüm alanları kadına yönelik şiddetin en vahşi biçimlerine sahne olurken, kadınlar bu şiddetin içerisinde tutsak edilmek istenmekte. Cinsel, ekonomik, psikolojik, sanal, sözlü, ulusal, mobbing vb. bütün türleriyle kimliğimize yönelik saldırılar azgınca sürmektedir. Zamanın her anına kadına yönelik şiddet sığmakta yaşam alanlarımız erkek egemen emperyalist kapitalist sistemin sömürü dişlileri arasında baskı, zulüm, zorbalıkla sarılmaktadır.
Kadının yerini ev; sözünü yok; hakkını şiddet olarak gören erkek egemen burjuva feodal düzen, içinden çıkamadığı kriz döneminden çıkmanın yolu olarak yine işçi emekçi yoksul halk kesimlerine saldırmaktadır. Sistem saldırılarını, bu kesimler içerisinde en çok da kadınlara yöneltmektedir. Ezilenin ezileni kadınların öfkesinden korkan sistem kadınları bu baskı içinde kontrol altında tutma politikası izlemektedir.
‘KADINA YÖNELİK ŞİDDET MÜNFERİT DEĞİL SİSTEMATİKTİR’
İnsanlık tarihinin gelişimi içerisinde özel mülkiyetin ortaya çıkmasıyla ilk tarihsel yenilgisini alan kadınlar o günden buyana ikincil görülmeye, bedenleri, kimlikleri her türlü şiddetin, savaşın pratik sahası olarak görülmeye devam ediyor. Kadın sorunun özündeki tarihsel gerçeklik; kadına yönelik şiddetin sınıfsal kökenleri sistematik olarak gizlenmekte. Şiddetin tekil, münferit, bireysel olduğu savlarıyla erkek egemen sistem etkin kılınmaya çalışılmaktadır. Kadına yönelik şiddet münferit, tekil, bireysel değil örgütlü, sistematik ve politiktir.
Sömürüye dayalı Emperyalist Kapitalist Sitem tarihsel olarak gelişmiş kadınlık rollerini yeniden ve yeniden üreterek bu rollere hapsetmeye çalıştığı bizleri yaşamdan, mücadeleden, insanlığımızdan soymaya çalışmakta bunu yaparken de kadına yönelik her türlü şiddetin üstünü örterek bu şiddeti meşrulaştırmayı hedeflemektedir. Bütün bu saldırılar birbirine bağlı ve birbirinin devamı niteliğinde saldırılardır.
Faşist Türk devleti de içerde ve dışarda faşist politikalarına hâkim sınıfların çıkarlarını korumak için emperyalistlerin sözünden çıkmadan devam etmektedir. Rojova’ya yönelik işgalci saldırının başka bir anlam ve meali yoktur. Bu saldırıların kadınlar için anlamı ise açıktır. Türk devleti geleneksel Kürt düşmanlığını, kadın düşmanlığını, işçi ve emekçi düşmanlığını gizlemeye dahi gerek duymadan saldırılarını sürdürmektedir. Kadınların ise bu saldırılara karşı tavrı Kürt halkının yanında olmaktır.
Her gün en az bir kadının katledildiği Türkiye’de kadına yönelik şiddet her geçen yeni boyutlar alarak sürmektedir. Türkiye kadına yönelik şiddet konusunda dünya sıralamasında en üst sıralardaki yerini bırakmamaktadır. %1400 artan şiddetin, müsebbibi, müdafisi, üreteni olarak devlet; yargısıyla, silahlı gücüyle, meclisiyle vb. tüm kurumlarıyla bu şiddeti uygulamaya devam etmektedir.
Daha önce kürtajı yasaklamaya kalkan devlet bugün çocuk istismarcılarının ceza almaması için yasal önlemler almaya çalışmakta çocuk istismarını evlilik çatısı altında normalleştirmek istemektedir. Yine nafaka yasasında düzenleme yaparak kadınların zaten çok sınırlı şekilde kullandığı kazanımlarını gasp etmeye kalkmaktadır. Kadın katillerine kravat taktı diye ceza indirimi uygulayan devlet şiddeti, kadının “kaderi”; insan görülmemeyi, hak yoksunu olmasını vb. ise kadının fıtratı olarak açıklamaya kalkmaktadır. Diyanetin yayınladığı “kamu spotuyla” kadının toplumdaki yeri eşine çay taşıyan, hizmet eden olarak kodlanırken, kadınlar “şiddeti hak eder” şeklinde tüm topluma kadın düşmanı mesajlar vermektedir.
‘“CEZALANDIRMAK” ADI ALTINDA ÖDÜLLENDİRMEK’
Devlet, Şule Çet davasında tecavüzcü korunuyor, Emine Bulut davasında ise iki yüzlü bir biçimde cinayet kınıyor. Yine aynı zihniyet Nadira Kadirova cinayetinde AKP’li milletvekili Şirin Ünal’ı korumak için otopsi sonuçlarını dahi gizlemeye çalışmış devletin tüm olanaklarını bunun için kullanmıştır. Adalet isteyen Rabia Naz’ın babasının psikolojik sorunları olduğu iddia edilmiştir. Erkek egemen yargı sitemi kadın kimliğine düşmanlığın üretim alanlarından biri olarak işlev görmekte kadın katillerini cezalandırmak yerine ceza indirimleriyle ödüllendirmektedir.
25 Kasım, 8 Mart vb. gibi kadınlar için önemli tarihsel günlerin altı boşaltılmaya çalışılmakta, altını boşaltılamayan eylemlere ise azgınca saldırılmaktadır. Kadınların çıktığı tüm sokaklar tutulmaya çalışılmakta sesimiz kısılmak istenmektedir.
Bizler erkek egemen burjuva feodal değer yargılarını da ikiyüzlü ahlak anlayışını da kadın düşmanı politikaları da yıkıp yerle bir edeceğiz. Tüm kadınları 25 Kasım’da sokaklarda öfkesini isyana dönüştürmeye çağırıyoruz!
KADIN CİNAYETLERİ POLİTİKTİR!
YAŞASIN KADIN DAYANIŞMASI!
KATLEDİLEN KADINLARIN HESABINI SORACAĞIZ!
CİNSEL, ULUSAL, SINIFSAL SÖMÜRÜYE SON!
YENİ DEMOKRAT KADIN”