HABER MERKEZİ- Gebze Kadın Kapalı Hapishanesi’nde bulunan Tutsak Partizanlar gazetemize gönderdikleri mektup aracılığıyla 18 Mayıs 1973’te katledilen komünist önder İbrahim Kaypakkaya’yı andı.
Yirmi gün önce gönderilen ve salgın bahanesiyle geciktirilen mektupta Tutsak Partizanlar, Kaypakkaya’yı rehber edinme çağrısı yaparak “Yolumuzu açıp bilincimizi aydınlatan, Nisan Güneşi’mizin mimarı, ustamız, öğretmenimiz, yol gösterici önderimiz İbrahim Kaypakkaya’yı ölümsüzlüğünün 47. Yılında anarken selam olsun yüreğini devrim ateşiyle tutuşturup bu yolda onunla birlikte yürüyenlere!” dedi:
“Dostlar, yoldaşlar…
Acı, zulüm ve zorbalığın üzerimize üşüştüğü, umutsuzluk rüzgârlarının içimize sızmaya çalıştığı, karanlığın güç bulup boy attığı, her alanda halk kitlelerine ve sınıfın öncülerine yönelik saldırıların yoğunlaştığı, sınıf bilincimizin açlık, yoksulluk ve işsizlikle sınandığı, kitlelerin baskı ve yasakların karanlığına alıştırılmaya ve orada boğulmaya çalışıldığı; yüreklerimizin ise zulmün soğuğunda donmaya bırakıldığı, varlıkla yokluk arasında bilincimizin, inancımızın, insanlığımızın ve devrimciliğimizin sorgulandığı, sınandığı ağır ve zorlu süreçlerden geçiyoruz.
Böylesi zulmün karanlığıyla buz tutmuş havalarda güneşini yitirip üşüyenler de olacaktır elbet…
Olur ya sizin de yüreğiniz üşüyüp bilinciniz buz kesiyorsa eğer; 18 Mayısı düşünün. İhtilalin yiğit neferi, komünist önderin yaktığı, bilincimizi aydınlatan, yüreğimizi ısıtan o büyük ateşi düşünün.
Yüreğinizin üşüdüğü an; soylu cüretleri kuşanan dik başları, kar altında tutuşturulan ateşi düşünün. Giyilen ateşten gömleklerle herkesin gözü önünde yükseklere çekilen bayrağın kızıllığında ısının. Yönünü fırtınalara çevirip kar üstünde, buzlar içinde yürüyen öğretmenin yarınlara olan sevdası ve umuduyla büyüyen, kavganın kor ateşinde harlanan, alev alev yükselip yücelen sesini dinleyin. Pratiğin içinde gelişen bilincini, bilincin berraklığını görün. Onun somutu inceleyen, bilimselliğini ve MLM kavrayışını izleyin. Ülke tahlilleriyle çizdiği devrimin yolunu rehber edinin.
Yüreğiniz üşüdüğü an; Kaypakkaya’nın bizlere sunduğu kavganın her anındaki sevinci, coşkuyu hissedip umudun büyüklüğünü düşünün… Dağ başlarında yanan ateşleri, fabrikalarda açılan grev çadırlarını, sokaklarda kurulan barikatları, köylünün elinde bereketlenip toprağa saçılan tohumları düşünün… Köklerine tutunup geleceğe köprü olan ölümsüz yıldızlarımı, onların karalıkları aydınlığa çevirme azmi ve bilincini düşünün. Ve emek emek, ilmek ilmek örülen geleceğin güzelliğini görün.
Yüreğinizin üşüdüğü an; gürleyen gökle birlikte:
“Yoldaşlar, bu yolda feda ise canımız
Kesindir zaferimiz
Susmasın silahlarımız
Susmazın silahlarımız
Susmayacak silahlarımız” diye haykıranların sesine kulak verin. Yüreklerinizin ısınması, kirinin, pasının atılması için önce yüreklerinizi silahlandırın. Çünkü acı da esaret de ancak ısınan, örgütlenen ve yol alan yüreklerle birlikte biter.
O halde yolu yok başka; tutuşturup yüreklerimizi, bir kandil gibi bağrımızda yakarak yürümekten başka…
Yolumuzu açıp bilincimizi aydınlatan, Nisan Güneşi’mizin mimarı, ustamız, öğretmenimiz, yol gösterici önderimiz İbrahim Kaypakkaya’yı ölümsüzlüğünün 47. Yılında anarken selam olsun yüreğini devrim ateşiyle tutuşturup bu yolda onunla birlikte yürüyenlere!”